Open/Close Menu Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için...

Bugün şehrimizin merkezi olan Mersin 1812 yılında deniz yoluyla gelen İngiliz Gemi Subayı Kaptan Beaufort’a göre Malarya (sıtma) hastalığından korunmak için birbiri üstüne yapılmış birkaç kulübeden oluşan ve tahta iskelesi olan bir yerdir. 1812 yılından günümüze Mersin’in kuruluş  ve gelişim harcında hep deniz ticareti vardır.  Mersin’in  ilk temellerinin atıldığı 1812 yılında bu bölge, deniz ticareti yapılması için planlanmış bir yerleşim yeridir desek doğru tesbit yapmış oluruz.

 1825’ler de birkaç barakadan oluşan bir iskele yeri olduğu ve resmi kayıtlarda geçmektedir. Mersin’in resmi kayıtlarda önceleri bir yer mahal veya iskele olarak anılmasına ve idari kayıtlarda adının köy olarak geçmesinin 1840’lı yılların başındadır. Mersin’in 1825’lerden, 1852’lere kadar bir köy statüsünde olduğunu söyleyebiliriz. Hem fikir olunan tarihlere göre Mersin, 1852 senesinde nahiye, 1864 senesinde kaza ve 1888 senesinde bir sancak statüsüne ulaşarak, idari taksimat içinde oldukça hızlı bir yükseliş içinde olmuştur.  Nitekim, daha önceden bağlı bulunduğu Tarsus Sancağı, kaza statüsüne inerek, Mersin Sancağı’ına bağlanmıştır.

Bir yerleşim yeri olarak Mersin’in şehir kimliğine bürünmeye başladığı yıllarda buna mukabil burada yaşayanların eğitim-öğrenim gereksinimlerinin karşılanması için okullara ihtiyaç duyulmuştur. Burada Mersin’in Osmanlı dönemindeki eğitim ve okulları ile ilgili bilgiler vermek istiyorum.

  1. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı Devleti’nde, sıbyan mektepleri ve medreseler olmak üzere iki tarz eğitim kurumu mevcut olmuştur. Sıbyan mektepleri, ilk eğitimin verildiği okullar olup, 5-6 yaşındaki çocukların kabul edildiği parasız olan ve temel dini bilgilerin verildiği okullardır. Medreseler ise, sıbyan mekteplerinden sonra öğrencilerin devam ettiği ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren açılan okullardır. Çoğunlukla camilerin yanına inşa edilen ve dini ilimlerin yanında pozitif ilimlerin de verildiği medreseler, devletin adliye ve eğitim teşkilatının elemanlarını yetiştirme görevini de üstlenmiştir. Tanzimat döneminde, eski eğitim sistemine dokunulmamakla birlikte ilköğretim “Mekâtib-i Sıbyaniye” ve “Mekâtib-i İbtidaiye” olmak üzere iki bölüme ayrılmış ve böylelikle, ilköğretimde uzun yıllar devam edecek ikili bir yapı meydana gelmiştir. 19. yüzyıla gelindiğinde ise Osmanlı Devleti’nde, medreseler, yeni kurulan devlet okulları, yabancı devlet okulları ve gayr-ı Müslimlerin özel okulları olmak üzere dört yönlü bir eğitim-öğretim yapısı oluşmuştur.

Mersin’deki kentsel gelişime eğitim kurumu açısından bakıldığında, kentsel gelişimle beraber oluşan ihtiyaçlar içinde eğitim kurumlarının da yer aldığı görülmektedir. Nitekim, Mersin İskelesi’nde bulunan Cami-i Şerif’in onarımı sırasında yanına bir de medrese ilave olunmasına karar verilmesi ve medresenin yapımının, Mersin ahalisi tarafından talep edildiğine dair bilgilerin yer aldığı bir belgeden anlaşıldığı kadarıyla, 1860’lı yılların sonuna yaklaşıldığında, Mersin’in artık bir medrese ihtiyacı hissedilecek kadar geliştiği görülmektedir. Bir kaynakta ise, Mersin’de ilk medresenin, 1882 yılında Hamidiye mahallesinde, Müftü Camii yanında açıldığı belirtilmektedir. 

Mersin’deki eğitim kurumlarının varlığıyla ilgili olarak, elimizde bulunan mevcut kaynaklardan edindiğimiz bilgiler farkılılıklar içermektedir.  Adana Vilayet Salnamesi’ne göre, 1876 senesinde müslümanlar için Mersin’de 1, köylerinde 9 olmak üzere toplam 10 sıbyan mektebi bulunmaktadır. Bir başka kaynakta, 1877 Adana Vilayet Salnamesi’nde ise, Mersin Kazası’ndaki medrese sayısının 25, sıbyan mektebi sayısının 91 olduğu bilgisine yer verilmektedir. 1880’de, 30 öğrencisi olan 1 Mekteb-i İptidâdîye ve 1 de sıbyan mektebi olmak üzere 2 ilkokul bulunan Mersin’de, 1900’lü yılların başlarında okul sayısı kızlar için 1, erkekler için 4 olmak üzere toplam 5’e yükselmiş, köylerde ise okul sayısı 17 olmuştur. Mersin’de ilk rüşdiye 1872 yılında açılmış olup bu okulda, medrese eğitiminin yanında fen bilimleri, 1894’ten sonra da Fransızca dersleri okutulmuştur. Adana Vilâyet Salnamesi’ne göre, 1873 yılında bu rüşdiyenin öğrenci sayısı 15, 1879’da 24, 1891’de 80, 1894-1895’te 90 olmuştur. Mersin İdadisi ise ancak 1909-1910 ders yılında, bugünkü Kayatepe İlköğretim Okulu’nun yerinde bulunan Rüşdiye mektebinin idâdîye dönüştürülmesi ile kurulmuştur. 1913’te yapılan bir düzenleme ile bu idâdîye bir de ticaret şubesi eklenmiştir. Bu idâdî 1919’a kadar eğitimini sürdürmüş ve Mersin’in işgali ile Fransızlar tarafından kapatılmıştır. Aynı okul cumhuriyetten sonra tekrar eğitime başlamıştır.  

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat ve Islahat Fermanları ile azınlıklara tanınan hakların etkisiyle Ermeni ve Rumların yaşadığı Mersin’de de idâdî seviyesinde azınlık okulları hızla çoğalmıştır. 1880 yılında gayrimüslimlere ait iki okul bulunurken bu sayı 1891’de 4 olmuştur. Bir de yabancı devletlerin açtıkları okullar bulunmaktadır ki; Almanya, Amerika, Sırbistan, Rusya, Avusturya, Macaristan ve İtalya gibi devletlerin açmaya başladıkları bu okullar, denetimin de yetersizliği nedeniyle, Tanzimat Dönemi’nden sonra misyonerlik faaliyetlerinin yürütüldüğü eğitim kurumları haline gelmiştir. 

Yer verdiğimiz bilgilerden de görüleceği üzere, her ne kadar mevcut kaynaklarda tarih ve sayı olarak farklılıklar bulunsa da, Mersin’de oluşan sosyal yapının gerektirdiği bir ihtiyaç olarak, Mersin’de eğitim kurumları da oluşturularak sosyal yapının birer parçası olmuşlardır.

Write a comment:

*

Your email address will not be published.

© 2020 - Mehmet Mazak

logo-footer