Open/Close Menu Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için...

 “Mersin ve İçel” isimleri, çoğunlukla yakın zamana kadar birbirinin yerine kullanılan isimler olup,  bu isimlerin kaynakları ve bu isimlerin ilk kullanımlarının hangi zamanlara rastlandığına değinmek faydalı olacaktır.  Haziran 2002 yılında TBMM’de  çıkarılan 4764 sayılı yasa ile İçel ismi değiştirilerek Mersin yapılmış olup, artık il genelinde tek isim Mersin kullanılmaya başlanmıştır. 

Mersin ve Mersin’e göre ortaya çıkışı daha eski tarihlere dayanan İçel’in dahil bulunduğu coğrafyanın eski adı “Kilikya”dır. Tarihte “Kilikya”, yalnızca İçel’den ibaret olmayıp, İçel sınırlarını daima aşmıştır. İçel’in bulunduğu coğrafya eski çağda, “Taşlık Kilikya” denilen ve bu vasfı ile “Ova Kilikya”dan ayrılan coğrafyaya tekabül etmektedir. Türkler, yörenin iç kısmını neredeyse tamamen kaplayan taşlık alanlara “Taş-Eli” adını vermişlerdir.  Her ne kadar vaktiyle bu adın, “Dış-İl”den geldiği ileri sürülmekte ise de, “Taş-Eli” adının, bu yöreye hakim olan çetin coğrafyadan kaynaklandığı açıktır. Bu yöreye “İçel, İç-İl” adının verilmesi ise, Anadolu Selçuklularına dayandırılmakta olup, “İçel, İç-İl” adı anlam olarak, “Toroslar ötesindeki iç ülke, iç diyar” anlamını ifade etmektedir.

“İç-İl” veya günümüzdeki söylenişiyle “İçel” adına, coğrafi yöre olarak ilk kez 15. yüzyıl Osmanlı vekayi’namelerinde rastlanmaktadır. Bu kaynaklarda, Osmanlılar karşısında yenilgiye uğrayan Karamanoğulları’nın kaçtıkları Orta Toroslar’ın güneyindeki ormanlık ve taşlık araziden bahsedilirken sıklıkla “Taş ve Taş-İli” ile birlikte, “İç-İl” ifadelerine yer verildiği görülmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi buradaki “Taş-İl”, “dış ve taşra” anlamlarından çok, coğrafyanın taşlık olduğunu ifade etmektedir. Bahsi geçen kaynaklarda, “Taş-İl, Taş ve İç-İl”in coğrafi açıdan bir ayrımları yapılmamasının yanı sıra, bunlara dair çelişkili bilgiler de yer almaktadır. “İç-İl ve Taş-İl”e dair çelişkili bilgiler ve coğrafi sınırların belirsizliği durumu 16. yüzyıl vekayi-namelerinde de devam etmektedir. 16. yüzyıla ait kaynaklarda bölge “Taş, Taş-İl, Karataş” ve nadiren “İç-İl” şeklinde gösterilmektedir. “Taş-İl” daha geniş bir coğrafyayı ifade etmekte, “İç-İl” ise bazan Karataş içinde bir yer, bazan da ayrı bir coğrafi yöre olarak kaydedilmektedir. Osmanlılar, Karamanoğulları Beyliği’ne son verdikten sonra bölgede yeni bir idari düzenlemeye giriştiklerinde beyliğin topraklarını Toroslar’dan ikiye ayırarak, Silifke merkezli güney kısmına “İç-İl Sancağı”, Konya merkezli kuzey kısmına da “Karaman Sancağı” adını vermişlerdir.

İçel sancağı, 19. yüzyılın sonlarından Cumhuriyet Dönemi’ne kadar, Adana Vilayeti’ne bağlı, merkezi Silifke olan bir sancak durumunda iken 1924’te il statüsü kazanmıştır. 1933’te, Mersin ili ile birleştirilerek il merkezi Silifke’den Mersin’e taşınmıştır. İçel İli, 28 Haziran 2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4764 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile ise Mersin adını almıştır.

 “Mersin”in adı ise, batı kaynaklarının çoğunluğunda, bu yörede çok yetişen, beyaz ve siyah renkte meyvesi olan (Myrtus) Murt diye adlandırılan Mersin ağacına dayandırılmaktadır. Ancak araştırmalar, “Mersin” adının “Mersinoğlu” adlı bir Türkmen aşiretinden geldiğini ortaya çıkarmıştır. Nitekim, 1671 senesinde Silifke’den Tarsus’a gitmek üzere sahil yolunu takip eden Evliya Çelebi de seyahati esnasında “Mersinoğlu”  adı verilen, bağlar, bahçeler içinde kurulmuş bir köyde konakladığından bahsetmektedir.

  1. yüzyıla gelindiğinde, yüzyılın ilk yarısına dair kaynaklarda “Mersin” adının bir iskele olarak geçtiği görülmektedir. İskeleden bağımsız olarak “Mersin” adına, 1843 senesinde rastlanmaktadır. Bu dönemdeki kaynaklardan, idari bir yerleşim birimi için olmasa da, bir “mahal” yani bir yer veya bir mevkii için “Mersin” adının kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Write a comment:

*

Your email address will not be published.

© 2020 - Mehmet Mazak

logo-footer