Open/Close Menu Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için...

Bazı kentler vardır her köşesinde tarih ve medeniyetin izlerini bulabilirsiniz. Bazı şehirler vardır havasında buram buram İslam medeniyetinin kokusunu alırsınız . Benim doğup büyüdüğüm, serpilip geliştiğim Mersin’in Erdemli ilçesi ve çocukluğumun ve gençlik yıllarımın geçtiği Akdeniz kenarındaki Limonlu, Tırtar, Ayaş, Kızkalesi, Kocahasanlı sahil kasabaları ise tarihi miras olarak 1000 yıllık İslam beldesi olmasına rağmen kendi medeniyetimizin izlerini taşıyan mimari eserlerden nasibini alamamış bir çevredir. “Tarihi miras” denince, sadece mimari eserler akla gelmemelidir kuşkusuz. Geçmişten bugüne üzerinde yaşayanların günümüze kadar aktarmış olduğu kültürel değerler de tarihi miras olarak kabul edilir. Bu bakış açısı ile baktığımızda benim kentim ve kasabamda da 1000 yıllık Anadolu kültürünün, folklorunun izlerini görmek mümkün.

Ancak 1000 yıllık Anadolu yolculuğumuzda hayata gözlerimizi açtığımızda tarihi eser ve mimari değerler açısından bakıldığında biz buralarda o izleri göremedik ve hissedemedik . Erdemli ilçesi ve yukarıda belirttiğim kasabalarda Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çok miktarda tarihi kalıntılar mevcuttur. Çocukluğum Lemas kalesi ve Lemas Roma Su kemerlerinin üzerinde oynayarak geçmiştir. Tırtar Akkale, Ayaş Kanlıdivane, Kızkalesi bütün bu yöreler Helenistik, Roma dönemi eserlerinin ve kalıntılarının çok miktarda olduğu Mersin ilinin en yoğun ören yeri kalıntılarının olduğu yerlerdir. Bu bölge dağ, taş, bayır, bahçelerin içi her yer adım başı 1071’de Anadolu’un Türkleşmesi ile birlikte Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girmiş olmasına rağmen bütün tarihi kalıntı Helenistik ve Roma dönemi izlerini taşımaktadır. Mersin il merkezi ile Silifke arası yaklaşık olarak 80 km olmasına rağmen bu coğrafyada kadim medeniyetimizin izleri bu bölgenin topraklarına remz edememiş olması düşündürücüdür. Bugün dünya coğrafyasında Yemen’den Macaristan’a kadar gezmiş olduğum yirminin üzerindeki devlet ve o devletin şehirlerinde Osmanlı bakiyesi tarihi eserler ile karşılaştığımda hep gururla ecdadımı hayır dua ile yad etmişimdir. Ancak bu kadar büyük bir coğrafyada Osmanlı mimari izlerini görmüş olmama rağmen kendi coğrafyam olan memleketimde ve şehrimde görememiş olmakta aynı derece beni hep üzmüştür. Mersin’in diğer köklü ilçeleri Tarsus, Silifke, Mut, Anamur, Gülnar gibi yerlerde Anadolu Selçuklu Devleti’nin izleri ve mimari eserleri bulunmaktadır. Ayrıca Karamanoğlu ve Ramazanoğlu Beylikleri dönemi mimari ve İslam medeniyeti izleri bulunmaktadır. Tarsus, Silifke, Mut, Anamur, Gülnar’da yerleşik bir kültür ve tarihi bir bellek olmasına rağmen yeni kurulmuş ve 1950 sonrası Yörük aşiretlerinin iskanlaştırılması ile birlikte oluşan Erdemli’de henüz bir kent kültürü oluşmuş değildir.
1954 yılında kurulan ve ilçe olan Erdemli, merkez ilçeleri dışarı da tuttuğumuzda Tarsus’tan sonra bugün Mersin’in 134.000 kişi ile nüfus olarak en kalabalık ilçesidir. Erdemli ilçemizin asırlara dayanan bir kent kültürünün olmaması ve 1000 yıllık Anadolu medeniyetimizden mimari değerler taşıyan eserlerin olmaması bir eksiklik olsa da bu konularda yapabileceğimiz bir şey yok maalesef. Erdemli coğrafyası kendi medeniyetimizin tarihi eser ve mimari olarak fazla izlerini taşımasa da, nesilden nesile geçen Orta Asya’dan gelen Yörüklerin oluşturduğu bir topluluk olarak Türk ve İslam kültürünün insanlarımız üzerinde izleri neşvünema bulmuştur.

Birçok sohbet ve konferanslarımda hep belirttiğim bir sözüm vardır; “Bir kentte yerleşik bir kültür olmayabilir, o kenti yönetenler şehirde birlikte yaşadıkları insanlar ile yeni bir kültür inşa edebilir” derim. Bugüne kadar Erdemli kent kültürü ile ilgili kendi kültür ve medeniyetimizin tarihi kodlarından bir şeyler yapılmadıysa bundan sonra Erdemli’yi yöneten mülki amir ve yerel yöneticiler ve stk’lar medeniyetimizin derinliklerine yolculuk yapılacak etkinlikler üreterek bu beldelerin Anadolu Selçuklu ve Osmanlı bakiyesi yerler olduğunu anlatan icraatları ile halkımızın gönlüne yol yapmaları gerekmektedir.

Bu düşüncelerimizi hayata geçiren çok güzel örnekler var Anadolumuzda. Bolu merkeze bağlı Elmalık Köyünde medfun Hayreddin-i Tokadi hazeretleri için her yıl Temmuz ayının ilk haftası anma günü düzenlenir ve ülkemizin birçok noktasından gönül verenler bu anma günü etkinliğine katılırlar. Yine Bolu Mudurnu Şeyh-ül Ümran tepesinde yatmakta olan Şeyh-ül Ümran için 2016 yılında 46.sı düzenlenen Şeyh-ül İmran geleneksel anma günü için Türkiye’nin değişik şehirlerinden 20 bine yakın ziyaretçi katılmıştır Geleneksel hale gelmiş olan anma günü her yıl Temmuz ayının ilk pazar günü yapılmaktadır.

Tokat’ta Keçeci Baba türbesinde yine her yaz anma günü ve şenlikler yapılır. Belkide Erdemli folkloruna en uygun olacak etkinliklerden biri Eren Dede Şenliğidir. Aylardan Ağustos ve günlerden ayın son Çarşambası ise, Güney Ege’de insanlar akın akın Eren Günü Şenlikleri’ne katılmak için, Çiçek Baba Dağı’na çıkarlar. Çiçek Baba Dağı, Denizli ile Muğla arasında kalan ve eski adıyla Sandıraz olarak bilinen bir dağ sırasının zirvesidir. Güneyinde Köyceğiz, kuzeyinde Beyağaç yer alır. Dağın zirvesine yakın çıplak kayalıkların başladığı düzlüklerden birinde Eren Dede’ye ait olduğu bilinen bir kült yeri ya da başka bir deyişle yatır vardır ve şenlikler burada yapılmaktadır.

Anadolu’daki bu anma günü ve şenliklerde ziyarete gelenlere ikram olarak Etli pilav, ayran ve yöresel yemeklerin yanı sıra imkanlar ölçüsünde misafirlere ziyafet sunulur.

Erdemli kent kültürü ve medeniyetimizin izini bulmak ve yol almak istiyorsak Erdemli ilçesi Ayaş- Kızkalesi yolu üzerinde Kızkalesi’ne 3 km uzaklıktaki Paşa Türbesi yol haritamızı belirlemede bizlere kılavuzluk yapabilir. Kimdir bu Paşa Türbesinde yatan kişi? Bir Selçuklu eseri olan türbede 1220 yılında bölgeyi Ermenilerin istilasından kurtararak Türk ve İslam yurdu yapan ve bu savaşta şehid düşen Selçuklu Beylerinden Aktaşoğlu Sinan Beyin mezarı bulunmaktadır. Düzgün bir planı olmayan türbenin giriş kapısı kesme taştan dikdörtgen silme içerisine alınmıştır. Bunun içerisinde yayvan kemerli mermer söveli giriş kapısı yerleştirilmiştir. Türbenin dışarıya açık penceresi bulunmamaktadır. Üzeri yine düzgün olmayan taştan bir külahla örtülüdür.

Mersin’den Antalya ve Konya tarafına giden her yolcunun yanından bilmeden selam vermeden geçtiği bu türbe bölgemizin kendi manevi iklimimize ve tarihsel kimliğimize etki edebilecek belki de tek mekanıdır.

Buradan çağrım gelin her yıl Nisan ayında kutlu doğum haftası kutlamalarında Paşa Türbesinde yağnilerimizi kaynatalım, aş (keşkek) ve hoşafımızı yapalım yöre halkımız ile birlikte Aktaşoğlu Sinan Bey’i anma programları yapalım. Zaman içerisinde Paşa Türbesi ziyaretçileri artacağı gibi yörenin bilenen en eski Türk şehidinin manevi ikliminde gelecek nesillerimize bölgemizin 1071’den kısa süre sonra Türk ve islam yurdu olduğunu ve buralarda 1000 yıldır Erdemli inşaların yaşadığını öğretmiş oluruz. Bu düşüncemizi 2017 Nisan ayında hayata geçirilmesi konusunda İstanbul’dan elimizi ve gönlümüzü uzatırız. Ancak burada Erdemli Kaymakamlığımız ve Erdemli Belediyemize büyük öncelik düştüğünü de belirtmek istiyorum.

Gelin Erdemli’de erdemli ve tarihsel bilinç içinde bir temel atalım.

Write a comment:

*

Your email address will not be published.

© 2020 - Mehmet Mazak

logo-footer