Erguvanlar, baharın yeniden dirilişinin sembolüdür. Onların en güzel göründüğü yer ise Boğaziçi kıyılarıdır. İki yakaya gerdanlık gibi dizilen bu pembe ağaçlar, gözlere ziyafet sunar, eflatun gülüşleriyle insanın içini ısıtır. Boğaziçi iskelelerinin başını bir taç gibi süsleyen bu ağaçlar, hele hele o güzelim leylak kokularıyla da birleşince, Boğaziçi kıyılarındaki semt halkının deniz ulaşımını doyumsuz hale getirir.
Ancak iskelelerin hepsine erguvan renkli, leylak kokulu dememiz mümkün değildir. Öyle ise, Boğaziçi’nin bu renkli ve mis kokulu iskelelerini Mehmet Mazak’ın kaleminden öğrenelim ve bu müthiş tablonun keyfine varalım.
Boğaziçi; Osmanlı elinde billurlaşmış, medeniyetimizin en nadide mimari eserlerinin kıyısında inci misali sıralandığı, toprak parçasının sular ile lebriz ettiği, İstanbul’da yaşayan halkın asude ikliminden faydalandığı iki kıtayı ayıran denize ve çevresine verilen isim. Erguvan, Farsça bir renk ismidir. Boğaziçi kıyısının inci misali kenarına dizilmiş mimari eserlerinin hemen biraz yukarı kısmında, ağaçlıkların başladığı yerde, aralarında aşiyan misali evlerin bulunduğu sırtları süsleyen, beyazdan başlayıp pembeye dönüşen bir gerdanlıktır erguvan. Erguvan, yapraklanmadan önce baharın müjdecisi kabul edilen morumsu pembe renkte çiçekler açar. Bu erguvani renktir İstanbul’a baharın geldiğini haber veren. Baharın en güzel karşılandığı ve doya doya hissedildiği yerdir Boğaziçi.
Baharın müjdecisi erguvanlar
Erguvani renk, Boğaziçi sularının ve gökyüzünün mavi rengi, çevresindeki ağaçların yeşil rengi arasında baharın ve yeniden dirilişin sembolü gibi insanları eflatun gülüşler ile karşılar. Erguvan, Boğaz sırtlarından eflatun gözlerle sevdiğine bakan aşık gibi baharı karşılamaya ve tadını çıkarmaya gelen İstanbul halkına en nadide hisler besleyerek bakar. İçindeki güzelliği görmek isteyen kişiler erguvana bakınca cenneti görür. Veya divan şairimiz Baki ‘nin gözleriyle bakınca: Dürr u yâkût ile nahl-i murassa sandım, Erguvan üzre dökülmüş katarât-ı emtâr (Erguvan üzerindeki çiğ damlalarını görünce, yakut ve mercanla süslü bir fidan sandım) diyerek içindeki değeri ortaya koymaktadır.
Ana vatanı Filistin toprakları olan erguvan, utancın rengi olarak bilinir. Ancak İstanbul’da neşenin, aşkın, coşkunun, baharın ve Boğaziçi’nin rengi olmuştur. Baharın müjdecisi olmasından ve Boğaziçi’ne yakışmasından dolayı laleden sonra İstanbul’un sembol çiçeklerinden olmuştur. Erguvan ağaçlarının en güzel görüldüğü ve morumsu renklerinin gözlere ziyafet sunduğu yer, Boğaziçi sularının üzeridir. Erguvanı Boğaz’da vapurdan görmeli. Karadan geçip gitmek hem Boğaz’a, hem erguvanlara karşı haksızlık olur. Hele bir de Boğaziçi’nde kayıkla yolculuk yapılıyor ise, hamlacının küreklere her asılışında erguvan rengini daha iyi görürsünüz. Aheste aheste çekilen kürekler ile hareket eden kayık suları yararak ilerlerken, aynı zamanda Boğaziçi’nin erguvani renklerini daha iyi görmenizi sağlardı. Erguvan geçmiş asırlarda Boğaziçi kıyılarında semt halkının ulaşımını sağlayan deniz vasıtalarının pembe libası, mor elbisesi, eflatun tacıdır. Boğaz kıyılarındaki iskelelerin rengi erguvan, kokusu leylak, işçiliği hanımeli, görüntüsü usta bir sanatçı elinden çıkmış tablo gibidir. Kısaca, Boğaz kıyısındaki bu görüntüyü “göz musikisi” olarak belirtebiliriz.
Boğaziçi’nin eflatun iskeleleri
Boğaziçi’nin Anadolu ve Rumeli yakalarında kıyı boyunca sıralanmış geçmişin kayık, günümüzün vapur iskeleri bulunmaktadır. Bu iskelelerin hepsine erguvan renkli, leylak kokulu dememiz mümkün değildir. Öyle ise, Boğaziçi’nin erguvan renkli leylak kokulu iskeleleri hangileridir? Anadolu yakasında bu tanıma uyan en güzel örnek Kandilli İskelesi’dir. Kandilli semtinin iskelesi olup, semtin coğrafi konumundan dolayı yerleşimin hemen arkasında başlayan bayır ve yeşilliklerin bol olduğu bu semtte, bahar aylarıyla birlikte erguvanlar Kandilli İskelesi’ni renginin güzellikleriyle karşılar. Bu iskelemiz mavi ve yeşilin buluştuğu bu mekanda, erguvan rengi ve leylak kokusuyla semt halkının ulaşımını kolaylaştırmak üzere hizmet etmeye devam ediyor. Erguvan renkli ikinci iskelemiz de, Kanlıca İskelesi’dir. Boğaziçi’nin yaşam ve geçmişteki mirasını yansıtan ve 17. yüzyıldan bu yana önemli iskelelerimizden olan Kanlıca İskelesi, yoğurdu ile ünlü semtin simgesidir. Kanlıca İskelesi’nden Rumelihisar’ı ve Boğazı seyretmek, erguvani renklerin halesine tutulmak gibidir. Bir de akşamüzeri gün batımında ufka doğru baktığınız zaman, deniz ve gök erguvani bir renge bürünür bu iskelede. Boğaz’ın en tenha iskelelerinden biri olan Çubuklu İskelesi, Anadolu yakasındaki erguvan renkli leylak kokulu iskelelerimizin sonuncusudur. Erguvanın renk mozayiğini görmek ve Karadeniz rüzgârının getirdiği leylak kokularının en iyi hissedileceği yer Çubuklu İskelesi’dir.
Rumeli yakasının erguvan renkli iskelelerinin başında Bebek İskelesi gelir. Bebek İskelesi, geçmişten bu yana kayık iskelesi olarak faaliyet gösterirken, iskele 1851 yılında Humayun-u Abad Camii, Okul ile Kadı Mehmet Efendi Yalısı arasına ahşap olarak inşa edilmiştir. 1890 yılında kadın ve erkek yolcular için ayrı bekleme salonları yapılmıştır. 1894 yılında iskeleye bir sıra kazık ilave edilerek genişletilmiştir. 1898 ve 1918 yılarında tamir edilmiştir. 1910 yılında soba ile ısıtılan yolcu salonuna ilk kez duvar saati konulmuştur. Bebek İskelesi’nin bugünkü yeri olan Bebek Parkı’na 1920 yılında ahşap kazık çakılarak inşa edilmiştir. Bebek Parkı’nın yanında olmasından dolayı bahar aylarında erguvan renklerini alan iskele, semt halkına hizmete devam ediyor. Erguvan renkli iskelelerimizin sonuncusu Emirgan İskelesi’dir. Emirgan semti kurulduğu zamandan bu yana semtin kayık iskelesi vardı. Ancak Emirgan’a ilk kagir iskele, 1851 yılında Şirket-i Hayriye vapurlarının Boğaziçi’ne çalışmaya başladığı zaman camii önündeki arsaya inşa edilmiştir. Şirket-i Hayriye, 1900 yılında iskelenin bugün bulunduğu yeri satın alarak yeniden inşa etmiştir. İstanbul’da bahar erguvanla başlar demiştik. Erguvan ağaçları çiçeklerinin renklerini İstanbul’un güzelliğinden almış olmalı ki, Emirgan bahçelerine bakanlar İstanbul’u görür ve onun sevdasına tutulur. Emirgan İskelesi’nden erguvanlarla süslü bu bahar semtine doğru yürürken, Boğaziçi’nden tuzlu leylak kokularını hissedersiniz. Emirgan Korusu’nda baharın canlılığı ve lalelerin İstanbullusunu görürsünüz. Ama hepsinden daha ilginci erguvan renkleri lale olarak karşınıza çıkar.
Boğaziçi’nin erguvan renkli leylak kokulu iskeleleri olarak belirttiğimiz bu iskelelerin dışındaki diğer semt iskelelerinde de, erguvan rengini görebilir ve leylak kokusunu hissedebilirsiniz. Biz burada erguvan renginin en güzel görüldüğü iskelelerimizi belitmeye çalıştık. Hissedenler için baharda evinin balkonunda oturan biri hafif bir rüzgâr estiğinde leylak kokulu bahar havasını aldığını düşünebilir. Sizleri bahar aylarında erguvan renkli, leylak kokulu Boğaziçi iskelelerine bekliyoruz.
Write a comment: