1977-1982 yılları arasında küçük bir Akdeniz sahil köyü olan Tırtar İlkokuluna gittiğim yıllarda Antalya ve Mersin’i birbirine bağlayan karayolunun kenarından her gün yürüyerek okula gidip gelirdik kardeşlerimle. Limonlu (Lemas) Kasabası sınırları içinde bulunan Dolamaç mahallesinde oturmamıza rağmen bütün komşularımızın çocukları Lemas ilkokulunda okumalarına rağmen biz Tırtar ilkokuluna giderdik. Tırtar ilkokulundan evimize kadar uzun uzadıya sahil boyunca devam eden Antalya-Mersin karayolunun kenarından yürüyerek yolculuk ederdik. Çocukluğumda her gün arşınladığımız bu yollardaki en büyük eğlencelerimizden biri belki de en önemlisi asfalt yoldan gelip geçen araçların plakaları ezberlemek ve hangi yöre ve şehre ait olduğunu bilmek üzerine kendi aramızdaki yarışmalar olurdu. Bu yıllarda asfalt yolda gördüğüm ve hala hafızamda yerini sıcacık muhafaza eden araçların başında üzerinde “Gülnar” yazan araçlar oluşturmaktaydı. Şehirler arası insan taşıyan otobüsler ve Silifke otobüsleri dönemin şartlarına gör gayet lüks araçlar olmasına rağmen “Gülnar” otobüsleri ki genelde yarım otobüs veya minibüs olurlardı, diğerlerinden hemen fark edilirlerdi. Çok eski, her tarafı kırık dökük, çamurlu ve en önemlisi otobüsün üzerinde daima yük ve eşya taşıyan cinstendi. Dönemin şartlarını bugün Pakistan, Bangledeş, Hindistan ve Afrika ülkelerinde belgesellerde gördüğümüz toplu taşıma otobüslerine benzetebiliriz. İşte bu çağının gerisinden gelen bu otobüsler sayesinde tanıdım ben ilkokul yıllarında “Gülnar” diye bir yerleşim yeri olduğunu.
Gülnar, bende dev çiçek bahçelerini çağrıştırmıştır çocukluğumda. Evimizin çevresinde koca koca nar ağaçları olduğu için, nar çiçeklerini ve gül ile özdeşleştirmiş, narları bol bir yer olarak düşünmüşümdür Gülnar’ı. Gülnar, Mersin il merkezinin yaklaşık 150 km batısında yer alan Toros Dağlarına doğru 950 m yükseklikte, Akdeniz’e 32 km mesafede Taşeli Platosu‘nda kurulmuş, Türkmenlerin yerleştiği ve hala Yörüklerin yaşadığı bir şehirdir.
Orta Asya’da Balkaş Gölü kıyısında bulunan Gülnar şehrinden göçerek gelen Türkmenlerin kurduğu bir yerleşim yeridir günümüzdeki Gülnar. 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları Türklere açılarak Orta Asya’daki bir çok Türk boyunda olduğu gibi Gülnar halkı da, Selçuklu komutanlarından Bedrettin Mahmut Bey tarafından Gülnar ve çevresine yerleştirilmiş Türkmenlerdir. 1461’de Karamanoğullarının elinden alınarak Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından Gedik Ahmet Pasa tarafından Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır. O dönemlerde kaza merkezi olarak Gilindire (Aydincik) idi. Gülnar ise yazın gelinen bir yayla konumundadır. 1502 –1846 yılları arası Devlet Salnamelerinde Karaman Eyaletinin, Içel (Silifke) Sancağına bağlı bir kaza merkezidir. 17. yy’da Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Gülnar, Silifke (Içel) Sancağına bağlı150 akça kaza ve voyvodalık merkezidir. Sancak Beyi hassı 200 Türk evli küçük bir kasabacıktır. Taşeli yaylasının eteğindedir. 37 köy bu kazaya bağlıdır. 1867 Vilayet Nizamnamesinin getirdiği yeni yönetim bölünmesine göre Karaman Vilayeti Silifke (İçel) Sancağına bağlı iken, 1877 yılı devlet salnamesinde Adana vilayetine bağlanmıştır. 1908 yılında İçel ayrı bir vilayet haline getirilmiş, Silifke Vilayet merkezi olmak üzere Gülnar’da dahil olmak üzere 5 kaza bu vilayete bağlanmıştır. 9 Mart 1912’de İngiliz bayrağı çekmiş olan Yunan gemisinin Gilindire’yi (Aydıncık) topa tutması yüzünden yayla olarak kullanılan bu günkü Gülnar’ın daha güvenli olabileceği göz önüne alınarak eski adi “Anay Pazarı” olan Gülnar 27 Mayıs 1916 da ilçe merkezi durumuna getirilmiştir. 1924’de Silifke’ye (İçel) bağlı ilçe merkezi iken, 1933’te İçel il merkezinin Mersin’e alınmasıyla bu günkü son idari statüsüne kavuşmuştur Gülnar.
Gülnar, okuma yazma ve eğitim seviyesi Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir yerleşim yeridir. Hala göçerlerin ve yörüklerin yaşadığı saf tertemiz bozulmamış Türkmen şehridir Gülnar. İnsafı güzel, havası güzel, suyu berrak, saflığı ve duruluğu temsil eden, Orta Asya gelenek ve kültürünü bağrında barındıran bir yerleşim yeridir Gülnar. Birileri bana hala saf, duru ve insan merkezli bir yer göster dese ilk aklıma gelen yerlerin başındadır Gülnar.
“Orta Asya’da Balkaş Gölü kıyısında Gülnar kenti vardır. Türkler 12. yüzyılın başında Gülnar kentinden Anadolu’ya göç etmeye başlarlar. Yahşi Bey’in ölümü üzerine kızı Gülnar Hatun göç edenlere öncülük eder. Bu göçerler, Torosları aştıktan sonra Göksu Irmağı’nın batı kıyılarına dağılmışlardır. 1235 yılında Zeyne köyü merkez olmak üzere Gülnar Hatun’un ana sülalesi, Ovacık bölgesine, baba tarafı da İshaklar ve Anamur’un Kızılca köylerine yerleşmişlerdir. Bir kısmı da geri dönerek Tarsus ve Mersin’in dağ eteklerine dağılmışlardır. Gülnar Hatun, ilk adı Anaypazarı diye bilinen şimdiki Gülnar bölgesini beğendiğinden buraya kendi adını vermiştir. …Yahşi Bey’in bir kolunun Demirciler sülalesi olarak Adana yöresinde kaldığı, bir kısmının da Göksu ırmağı batı kıyısına gelip yerleştiği, diğerlerinin de Köseçobanlı merkez, Akseki, Kızılburun mevkiini yurt edindikleri söylenmektedir.”
Gülnar’ın kuruluş efsaneleri ve hikayeleri vardır bu duruluğu ve güzelliği besleyen. Gülnar Hatun’dur belki de bu güzelliğin temellerini atan. İşte size burada Gülnar Hatun efsanesini anlatayım; Bu günkü Gülnar ilçesinin olduğu yerde eskiden civar Yörükleri yaz aylarında “Anay Pazarı” denilen bir pazar kurarlar, alışveriş ederler, eğlenceler düzenlerlermiş. Yörük beylerinden birinin Gül isminde çok güzel bir kızı, diğer bir beyin Nar adında bir oğlu, bir başka beyin de Aydın adında bir oğlu varmış. Anay Pazarı’nın kurulduğu günlerin birinde her iki bey oğlu da Gül kızı görüp sevdalanmışlar. Pazarın kurulacağı ertesi yıla kadar dertlerini kimselere açamadan sevda ateşiyle yanmışlar. Pazarın tekrar kurulacağı vakti sabırsızlıkla beklemişler. Vakit gelmiş, Pazar kurulmuş, civar yörükleri tekrar toplanmışlar. Bu günü sabırsızlıkla bekleyen Nar ve Aydın, Gül kızı babasından istemişler. Bey, kızını isteyen delikanlılar arasında seçim yapamamış. Her iki delikanlıyı da beğenen bey, kızına çıkan bu kısmetlerden birini seçebilmek için delikanlılara: “İkiniz aranızda yarışmalar yapacaksınız; galip gelene kızımı vereceğim” der. İki yiğidin yapacakları yarışlar için Pazar yerinde bir meydan açılır. Herkes oraya toplanır. İki yiğit güreşte, kılıç kullanmada, ok atmada yenişemezler. Son olarak binicilikte yarışırlar. Başbaşa giden atları görenler bunda da yenişemeyeceklerini düşünürlerken yarışın bitimine çok az kala Aydın’ın atı tökezler; Aydın yere düşer. Nar tek başına yarışı bitirir, imtihanı kazanır. Halk Aydın’ın talihsizliğine üzülür. Gül ile Nar, kırk gün kırk gece süren eşsiz bir düğünle evlenirler. Pazar kurulan yere yeni evli çiftin adlarını verip buraya Gülnar derler. Yarışı ve Gül kızı kaybeden Aydın, herkesten uzak bir yer olan deniz kenarında bir yere gelip yerleşir. Bu yere de ona acıdıklarını ifade eden Aydıncık adı verilir. Günümüzdeki Aydıncık ilçesi ismini buradan almaktadır.
Hikayeler, efsaneler anlatıla dursun gerçek şudur ki bizim yöremizde “Gülnar” şehir ismini Yahşi Bey’in kızı Gülnar Hatun’dan almıştır. Gülnar ilçemizde yer alan “Büyükeceli” ismini de Gülnar Hatundan almıştır. Ece; kraliçe, güzel kadın, güzellik kraliçesi anlamlarına gelir sözlükte. Gülnar Hatun’un güzelliği dillere destandır, yiğit kadındır, iyi yöneticidir, babasının yokluğunda tıpkı bir kraliçe gibi obasını yönetmesini bilmiştir. Gülnar Hatun, büyük çok büyük bir “Ece”dir. Dünya var oldukça Gülnar Hatun’un bize bıraktığı temiz ve duru insanların şehri “Gülnar” var olacaktır. İyi ki bizim şehrimiz Mersin’de yaşamış ve mührünü vurmuşsun Gülnar Hatun. Emanetin olan “Gülnar” şehri bizim gözbebeğimizdir.
Write a comment: