Open/Close Menu Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için...

Ülkemizin medeniyet havzaları olan şehirleri ve coğrafyaları vardır. Bana biri sorsa Anadolu’da medeniyet havzaları olan yerleşim yerleri nerelerdir diye, ilk aklıma gelen şehirlerin başındadır Tarsus. Tarsuslu Şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Şiiristan şiirinde tarif ettiği şehir neresidir bilmiyorum, ancak bu şiiri her okuyuşumda nedense Tarsus aklıma geliveriyor. Ne diyor şair; 

Bir yer var orada ikimiz için

Orada, bildigin gibi şiiristanda

Evler Yunus`un evleri

Yollar Emrah`ın yolları

ve Hayyam`dan birer rubai gemiler limanda 

Günümüzde Tarsus, Berdan Nehri’nin Toroslardan sürükleyerek getirdiği alüvyonlar nedeniyle tarihteki liman şehri özelliğini kaybetmiş olsa da hala uzak diyarlardan gelen ticaret gemilerini bekler durur, çünkü Tarsus ticaretin merkezi olmuştur bir dönem. Akdeniz iklimini yaşamış, Çukurova’dan beslenmiş yedigüzel adamdan biri olan Erdem Beyazıt, bakın bize nasıl sesleniyor Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair şiirinde

Kadınlar bilirim ülkeme ait,

Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak 

Göğüsleri Çukurova gibi münbit 

Dağ gibi otururlar evlerinde 

Limanlar gemileri nasıl beklerse 

Öyle beklerler erkeklerini 

Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.

İşte Tarsus yukarıda yazdığım iki farklı dünyanın şairlerinin ifade ettiği duygu ve tarife uyan bir şehirdir. Ü.Y. Oğuzcan Çıkmaz Sokak şiirinde “Bir daha dünyaya gelsem, Yine seni severdim, Beni üzesin diye, Beni deli divane edesin diye, Biliyorum” diyor. Tarsus şehri üzerinde kurulmuş medeniyetlerin ve demografik katmanların arasında duygusal gelgit veya med cezirleri yaşayan insanların şehridir. Tarsus sevgisi sizi üzse de, gördüğünüzde, üzerinde yaşadığınızda, havasını soluduğunuzda pişmanlıklarına rağmen asla vazgeçemeyeceğiz bir medeniyet şehridir.

Mersin’de bulunan on üç ilçe içerisinde en büyüğü, hatta ülkemizde ki ilçeler arasında da büyüklerden biridir Tarsus. 1842 Yılında Tarsus Sancağına bağlı  Gökçeli nahiyesinin bir köyü olan Mersin’in masalsı bir anlatımla süt kazanına düşmüş bir çocuk gibi hızla büyüyerek gürbüz bir delikanlı ve adam olma süreci sonunda 1888 yılında Tarsus’u kendine bağlamış bir sancak merkezi olmasını Tarsus şehri ve insanları aradan geçen 132 seneye rağmen hala iç dünyalarında kabullenememiş bir şehirdir.  

Tarsus medeniyet beşiğidir. Bolluğun, bereketin, Hıristiyanlık ve İslam eserlerinin kucaklaştığı, düşünce ve devlet adamları, bilginler ve şairler şehridir. Nafi Çelik bir şiirinde bu düşüncelerimi şöyle tarif etmektedir.

Toroslar etek sermiş, dağla deniz buluşmuş,
Eshab-ı Kehf saklamış, Yedi Uyurlar bizde…
Berdan coşarak gelmiş, Çukurova oluşmuş,
Suyuyla – avarıyla, bolluk var, bölgemizde…

Tarsus kutsal şehirdir; Danyal Peygamber yatar,
Şahmeran can adamış, kanı devaya niyet…
Cleopatra gelir, Julius Caesar şaşkın bakar,
Saint Paul’un Kuyusu’nda, erir gider her diyet…

Tarsus,  Anadolu’daki ilk yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Yaklaşık 7-8 bin yıldır hiç terk edilmeyen, medeniyetin kesintisiz devam ettiği bir yerdir Tarsus.

Dünyanın ilk kanalizasyonlu Tarihi Roma Yolu ve Roma hamamı da Tarsus’ta kurulmuştur. Tarihi M.Ö. 2000’lere uzanan, Kilikya uygarlığının merkezi, asırlar boyu farklı ulusların, medeniyetlerin ve kültürlerin birleşim ve etkileşim noktası olmuştur. Tarsus aynı zamanda yetiştirdiği ünlü filozofları ve kurduğu üniversiteleriyle köklü bir medeniyetin başkenti olmuştur. Tarihte Cicero gibi filozof ve hatiplerin yönettiği Tarsus, dini inançlar yönünden de çok önemli bir şehir olmuştur. 

Kuran-ı Kerim’de Kehf Suresi’nde sözü edilen Eshab-ı Kehf Mağarası’nın olduğu şehirdir Tarsus. Eshab-ı Kehf Mağarasında 309 sene boyunca uyuyan Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayuş adındaki gençlerin şehridir Tarsus, 

İncil’in (Yeni Ahit) yazarlarından Tarsus’da doğmuş ve yaşamış Aziz Pavlus (Saint Paul)’in şehridir Tarsus. Bu sebeple; Saint Paul’ün Tarsus’ta yaşadığı evin kalıntıları bugün “Saint Paul Kuyusu” olarak önemli bir ziyaret mekânına dönüşmüş durumdadır. 

Hititlerden başlayarak Asur, Fenike, Pers ve Roma uygarlıkları boyunca bir cazibe merkezi olmuş bir şehirdir Tarsus. Mısır’ın ünlü kraliçesi Kleopatra ile Romalı Generali Antonius’un aşkına tanıklık etmiş bir şehirdir Tarsus. 

Ünlü tarihçi, coğrafyacı ve filozof Strabon (MÖ 64 – MS 24)  Tarsus’taki kültürel hayat üzerine bilgi verir. Strabon, birçok filozof, dil bilgini ve şairlerin Tarsus’ta yaşadığını, onların kültür hayatına olan etkilerini, her konuda büyük bir gelişme içindeki Tarsus’un bir bilim ve üniversite kenti olduğunu, halkın felsefeye ve diğer bilim dallarına büyük ilgi gösterdiğini ve bunları öğrenmeye istekli olduklarını; Tarsus’un bu konuda İskenderiye ve Atina‘yı geçtiğini yazmıştır. 

Tarsus’ta Antonius döneminde antik bilim adamlarının yazdıkları büyük kitaplar toplanarak 200.000 ciltlik, dünyada eşi bulunmayan bir kütüphaneye sahip olmuş bir şehirdir.

Suriye Valisi Muâviye b. Ebû Süfyân, 25 (646) yılında islam ile tanışan bir şehirdir Tarsus. Emevîler döneminde Abbas b. Velîd b. Abdülmelik 712’de Tarsus’a hâkim olmuştur ve bir islam beldesi olmuştur. 

Tarsus, Osmanlı hâkimiyetine tamamen 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi neticesinde katılmıştır. Osmanlı’ya geç kavuşmanın ve katılmanın hüznünü her daim yaşamış bir şehirdir Tarsus.

Tarsus bu anlattığım tarihi derinlik, farklı milletler ve medeniyetlere ev sahipliği yapmasının vermiş olduğu zenginlikle harmanlanmış yapısı itibariyle Mersin’in diğer ilçelerinden çok farklı bir demografik yapı ve tarihi eserler zenginliğine sahip bir şehirdir.

Tarsus, eski ihtişamlı günlerinin, tarih ve medeniyet merkezi olmasının kariyeri altında ezilmişlik duygusu yaşayan bir şehirdir. 

Mersin’de bir medeniyet havzası olan Tarsus, eski parlak günlerine döneceği günü sabırsızlıkla bekleyen bir şehirdir günümüzde.

Tarsus’ta benim susuzluğumu gideren Ulu Camidir. Tarsus Kırkkaşık Bedestenidir. Tarsus benim için çorak medeniyetimizin billur kaynaklı bir şehridir. Hülasa Tarsus medeniyetin ta kendisidir.

Write a comment:

*

Your email address will not be published.

© 2020 - Mehmet Mazak

logo-footer