Open/Close Menu Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için...

Seyyahların görmeden geçemediği, gördüklerinde dünyanın yaşanılası en güzel şehir dedikleri İstanbul’dan kimler gelip geçmemiştir ki. Avrupa’nın ve dünyanın en tanınmış şairleri, yazarları, ressamları, seyyahları, bürokratları gelmiş İstanbul şehrini görmüş ve hayranlıklarını belirtmişlerdir.

Bu yazarlardan Edmondo de Amicis İstanbul şehrini “bir perinin sihirli değneğinden doğmuş büyük bir şehir” olarak tarif ederken hayranlık duygularını gizleyememektedir. Adolphus Slade ise “Boğaziçi, kaprisli bir mimarinin en nadide hatlarıyla bezenmiş, gözü okşayan renklerin oynaştığı “güzel”in ta kendisidir.” diyerek İstanbul’un cazibesine tutulmuşluğunu göstermektedir.

İstanbul’u gelip gören oryantalistlerin içerisinde birisi çok farklıdır. O, seyyah ve yazarları yolcuya, İstanbul’u kervan yolu üzerindeki hana benzetirsek yolcu olmayı değil, yolcuları ağırlayan hancı olmayı seçmiş çok özel bir kişidir. İstanbul’a gelip bu şehir hakkında övgüler düzen, eserler ortaya koyan kişilerden farlı olarak İstanbul şehri ile bütünleşmiştir. Amadeo Preziosi, diğer Oryantalist ressamlardan farklı olarak, İstanbul’dan gelip geçmedi. İstanbul’dan hemen hiç kopmadan, Eylül 1842 yılından Eylül 1882’ye kadar Batı’lıların ifadesiyle “Dünya Kentlerinin Kraliçesi” İstanbul ile yaşamını bütünleştirdi. Bu nedenledir ki Haluk Şehsuvaroğlu’nun tanımladığı gibi, “İstanbul’un semasının ve ışığının bütün sırrını suluboya tuvallerinde dile getiren ressam” olarak Osmanlı ve İstanbul’lu yaşamını sürdürdü.

Preziosi’nin bu yaklaşımını 19. yüzyıl İngiliz yazarı Julia Pardoe’nun ifadesiyle şöyle belirte biliriz “Bir Avrupalı, bu ülke halkını ne kadar yakından tanır, onların iç güdülerini inceler, geleneklerinin sağlamlığını sezinlemeye çalışırsa, giderek, Türklerin yüce gönüllülüğüne o oranda daha çok hayran kalır.” diyerek Preziosi’nin de Türkiye’deki minyatürü, nakışı, çiniyi ve çarşıdaki kalabalığın renklerini adamakıllı inceleyerek resimlerini öyle yaptığı anlaşılmaktadır.

Peki kimdir Amadeo Preziosi?
Preziosiler, Malta’yı Doğu Akdeniz’deki korsanlık faaliyetleri için ileri üs olarak kullanan Korsikalı bir ailedir. 1718 yılında İspanyollar Sicilya’yı abluka altına alınca, Sicilya yönetimi Malta Şövalyelerinden yardım ister ve Malta Şövalyeleri yardım için Giuseppe Preziosi’yi gönderir. Preziosi’nin ikmal yapmasıyla, Sicilya donanması İspanyol ablukasını kaldırır. Bunun üzerine, o yıllarda Sicilya kralı olan Savoy dükası II. Vittorio Amadeo, Giuseppe Preziosi’ye kont unvanını verir. Bunu izleyen dönemde, Preziosi ailesi Malta’ya yerleşirler. Amadeo Preziosi, Malta’nın Büyük Britanya İmparatorluğu’nun yönetimine geçmesinden kısa bir süre sonra, 2 Aralık 1816 yılında Malta’nın başkenti Valletta’da dünyaya gelir, çocukluk ve gençlik yıllarını bu şehirde geçirir. Babası Gio Francesco, en büyük oğlu Amadeo’nun adanın yönetiminde rol oynaması için onu Malta Üniversitesi’nde hukuk eğitimi almaya zorlar. Ancak Amadeo çocukluğundan beri ilgi duyduğu resmi, hukuk eğitimine tercih etmiş ve Malta’nın ünlü ressamlarından Giuseppe Hyzler’in atölyesinde çalışmaya başlamıştır. Preziosi, Hyzler’in yanında aldığı eğitimden sonra 1840’larda kardeşi Léandro ile birlikte Paris’e giderek resim eğitimine Ecole des Beaux Arts’ta devam etmiştir. Preziosi’nin Paris’te bulunduğu yıllar, Romantik sanatın zirvede olduğu dönemdi. Oryantalist resim de aslında Romantik resmin bir dalıydı. Sanayileşmenin olumsuz etkilerinden kaçan ve Batı’nın değerlerini sorgulamaya başlayan Avrupalı Romantikler için Doğu, doğal ve saf olana karşı duydukları özlemi giderebilecekleri bir sığınak olmuş ve yüceltilmiştir. Salon sergilerinde çok sayıda Oryantalist tablonun sergilendiği bu ortamdan Preziosi’nin etkilenmemesi olanaksızdı. Malta’ya dönüşünde, babasının ressam olmasına hâlâ karşı çıktığını gören Amadeo Preziosi, büyük olasılıkla bir ön araştırma yapmak amacıyla Doğu Akdeniz’de bir geziye çıkmış, yerleşebileceği, insanlarını sevebileceği bir yer aramış, 1842 yılı temmuz ayında Valletta’ya geri dönmüştür. Beğendiği ve yaşayacağı şehre karar verince 28 Eylül 1842’de Eurotas adlı gemiyle Malta’dan kesin olarak ayrılarak İstanbul’a doğru yola çıkmıştır. Sanatçı, gemideyken tuttuğu güncede, “Şark benim için yeniden doğuş olacak ve mutlu olacağım inancındayım,” demiş ve İstanbul’a vardığında bu gemi yolculuğuyla ilgili notlarını, “işte benim tablolarım, manzaram, hepsi birer birer karşımdalar artık,” cümlesiyle bitirmiştir. Hakikaten Preziosi Eylül 1842 yılından vefat ettiği Eylül 1882 yılına kadar ömrünün üçte ikisini çok sevdiği İstanbul’da geçirmiştir. 26 yaşında idealist bir ressam olarak geldiği İstanbul’a 66 yaşında dünyaca tanınmış bir oryantalist ressam olarak veda etmiş, ancak mezarı çok sevdiği İstanbul’da Yeşilköy’de bulunmaktadır.

Osmanlı resmini Batı’ya tanıtan Fransız yazar ve sanat eleştirmeni Adolphe Thalasso, L’Art Ottoman adlı kitabında 1870’lerin İstanbulu’nda Türk resminin tek temsilcisinin Levanten suluboya ressamı Preziosi olduğunu söyler. Yaşamının aşağı yukarı üçte ikisini İstanbul’da geçiren Preziosi, şehirdeki Avrupalılar ve Levantenlerin yanı sıra Müslümanlarla da dost olmuşturtur. İstanbul’a kısa süreler için gelip giden, burayı egzotik ve gizemli, ama o ölçüde de uzak ve yabancı bir dünya gibi gören diğer Oryantalist ressamların aksine şehir halkını, yaşantısını, gelenek ve göreneklerini gerçekten yakından tanımış, daha da önemlisi, sevip benimsemiştir. Sanatçının 1867 Paris Uluslararası Sergisi’ndeki Osmanlı Pavyonu’nda tablolarını bir Türk ressamı olarak sergilemesi bunun kanıtıdır.

İstanbul’da yaşayan değişik mesleklerden ve sınıflardan tiplere ilişkin resimler yapan Preziosi, kısa sürede İstanbul gündelik hayatı ressamı olarak adını duyurur. Çalışmalarında Eczacı Dükkânı, Arnavut Satıcılar, Çingeneler, Yahudiler, Şekerci Dükkânı, İpek Pazarı, Kayıkçılar, Sakalar, Pilavcı, Arzuhalci, Hamal, Kahvehane, kasap, mevlevi, meydanlar, çeşme başları, mesire yerleri gibi İstanbul yaşantısını anlatan pek çok resim yer almaktadır. Her biri birbirinden renkli ve canlı gündelik hayat sahnelerinde İstanbul’un kozmopolit yapısını yansıtmaya özellikle dikkat etmiştir. İnsanları kadar İstanbul görünümleri ve yaşantısı da Preziosi’nin ilgisini çekmiştir. Boğaz kıyıları ve sırtları, Haliç, Kâğıthane ve Göksu mesire yerleri, Kız Kulesi, Galata Kulesi, mezarlıklar, , Galata Mevlevihanesi, Beylerbeyi, Nuruosmaniye, Nusretiye, Ortaköy, Arap ve Yeni Cami’nin fon oluşturduğu yaşantı sahneleri onun en sevdiği temalardır.

Preziosi’nin İstanbul’u,
Amadeo Preziosi’nin resimlerini inceleyen uzman bir göz 19. Yüzyıl İstanbul gündelik hayatı üzerine yorumlar yapıp, makaleler yazabilir. Birçok tarihçi ve edebiyatçı 19.yüzyıl İstanbul hayatı üzerine kütüphaneler dolusu eserler ortaya koymuşlardır. Prezisosi’nin tabloları kütüphaneler dolusu kitapların bir özeti gibidir. İstanbul’un mimarisi, sosyal hayatı, iktisadi hayatı, deniz ulaşımı vb. bu şehrin renkleri ve aktiviteleri tablolarda yer almaktadır.
Boğaziçi ve deniz ulaşımının aktörlerini oluşturan kayıklar ve hamlacılar Preziosi’nin eserlerinde oldukça fazla bulunmaktadır. 1842 ile 1882 yılları arasında İstanbul’da yaşamış bir ressam olarak Boğaz’a ve Haliç’e buharlı ve makine gücüyle çalışan vapurların girdiği ve hizmet verdiği bir dönem olmasına rağmen eserlerinde ve tablolarında hiç vapurlara yer vermemesi çok ilginçtir. Tablolarında İstanbul’a bir başka güzellik katan ya da bir başka deyimle İstanbul’un özelliklerinden olan birer sanat eseri kayıklara yer vermiştir. Tablolarında kayıklara o kadar çok yer vermiştir ki, ister istemez bizde İstanbul sularının gerçek sahipleri kayıklardır düşüncesi oluşmaktadır. Boğaz sularında kayığın hâkimiyetine son veren vapurlar, bana göre Boğaziçi siluetinin süsü değil bu mekânın asudeliğini bozan bir ulaşım aracı olmuştur. Vapurlardan çıkan kirli duman, gürültü ve ses, kaba görüntüleri Boğaziçi dingin ikliminin değişimine sebep olmuştur. Preziosi’de böyle düşünmüş olmalı ki; yapmış olduğu suluboya resimlerde, piyade, pereme, Pazar kayığı ve diğer kayık türleri ile ilgili eserler verirken, vapurlar ile ilgili resim çizmemiştir. Geçmişe özlemi şiirlerinde en güzel ifade eden Şair Yahya Kemal ise, görsel sanatlarda en güzel ifade eden Amadeo Preziosi’dir.
Preziosi’nin Deniz Sevgisi ve Kayıklar,
Amadeo Preziosi ve eserlerine karşı bende özel bir hayranlık vardır. Boğaziçi sularının üzerine düşmüş yağmur taneleri misali bir mekândan bir mekâna aheste aheste çekilen küreklerle hareket eden kayıklar, yağmur sonrası ortaya çıkmış gökkuşağı misali insanlara hayranlık uyandıran renk ve kompozisyonda oluyordu. Kırmızı fesli, mavi ve beyaz gömlekli, yeşil kuşaklı hamlacılar, esmer ve buğday tenli uşakların ve halayıkların tuttuğu şemsiyeler bütün canlılığı ile ortaya çıkar, kayığın orta bölümünde Osmanlı medeniyeti ve zarafetini üzerinde taşıyan Hanımlar olduğu halde Boğaz sularında piyade kayığı kuğu gibi süzülerek hareket eder görünürdü. Bu görüntüler ancak Preziosi gibi usta ve İstanbul halkını yakından tanıyan bir ressam tarafından yapılabilirdi. Kayığın üzerindeki motifler, ahşap işçiliği, oymalar fırça ile tuvale ancak bu kadar başarılı yansıtılabilirdi. Kayıktan sarkan kadife ve işlemeli, alta serilen örtüler görüntüye ayrı bir estetik katardı.
İstanbul iskeleleri ve Boğaz sularını lirik bir şiir misali tablolarına işleyen, üzerindeki kayıkları şiirin beyitleri gibi ölümsüzleştiren Preziosi olmuştur. Kayıkları türleri ve çeşitlerine göre, üzerindeki hamlacıyı, hamlacının çektiği kürekleri, yelkenleri, yolcuları, kayığın üzerindeki eşyaları ince teferruatlarına kadar çizmiştir. Küreklere asılan hamlacıların yüzündeki ifadelere, hanım yolcuların terbiye ve hayâ çizgisindeki oturuşuna, Pazar kayığındaki halk kitlesinin değişik giyim kuşamındaki farkındalığı Preziosi’nin tablolarında bulabilirsiniz. Boğaz sularında iki çifte piyade kayığında yolculuk yapan İstanbul hanımları tablosunda, hamlacının yolculuk yapan hanım müşterinin rahatsız olmaması için önüne değil de, sağ omzu üzerinden yan tarafa bakan görüntüsündeki ayrıntı ancak İstanbul’lu olan bir kişi tarafından bilinebilecek ve çizimi yapılabilecek bir görüntüdür.
Preziosi, kayıkları, hamlacıları, yolcuları, iskeleleri ile deniz ulaşımının figürlerini tablolarına yansıtmada çok usta bir ressamdır. Aynı şekilde arzuhalci, seyyar satıcı, çarşı, pazaryeri, dükkânlar, kahvehaneler vb. İstanbul’un gündelik hayatına dair yüzlerce ayrıntıyı 40 yıllık İstanbul yaşamında tablolarına sığdırmış biridir. İstanbul aşığı bir sanatçı olarak, onun eserlerini yakından iyi incelemeli İstanbul gündelik ve sosyal hayatı üzerine toplumsal çalışmalarımızı yönlendirmemiz gerekmektedir.
Amedeo Preziosi’nin 1842-1882 yılları arasındaki 40 yıllık İstanbul hayatı ve gözlemlerini sanata aktaran çizimlerini incelediğimizde deniz ulaşımı ile ilgili ciddi veriler elde edilmektedir. İstanbul deniz ulaşımın asırlardır en büyük aktörü olan kayık kültürü ile ilgili resimleri incelendiğinde sayfalar dolusu makale ve kitap yazılabilecek kadar gündelik hayata dair gözlemler vardır.
Osmanlı gündelik hayatı ressamı Amadeo Preziosi, İstanbul’dan geçen yolcu değil, yolcuları ağırlayan hancı olmayı seçmiş bir İstanbul aşığıdır. Onun eserleri gündelik ve sosyal hayat üzerine çalışmalar yapan araştırmacıları kütüphane depolarndadaki raflarda beklemektedir.

Not:Bu yazıda Preziosi’nin biyografisi Zeynep İnankur’un “İstanbul’un Hikâyesini Anlatan Ressam AMADEO PREZİOSİ” adlı makalesinde alınmıştır.

Write a comment:

*

Your email address will not be published.

© 2020 - Mehmet Mazak

logo-footer